29 Eylül 2016 Perşembe

Afrodizyak bitkiler

Andiv, hindiba, yeşil salata: Bazı Avrupa metinlerinde, yeşil salatanın her türü uyarıcı olarak kabul edilir. Oysa daha başka yörelerde, yapraklarının demlenmiş suyu, yatıştırıcı ve anti-afrodizyaktır.

Buğday: İnsanlığın en eski ve en sadık besinidir ve tıpkı pirinç gibi bereketi simgeler. Buğday başağının biçimi penise benzetilir, bu da insanoğlunun hayal gücünün sınır tanımadığının kanıtıdır. Eskiden Dionysos törenleri için cinsel organ biçiminde ekmekler pişirilirmiş. Bu hiç de fena bir fikir değil.

Domalan: Toprağın husyesi adı da verilen domalanın yoğun bir kokusu ve tadı vardır, bu yüzden de çok az miktarlarda kullanılır. Afrodizyak olarak haklı bir üne sahip olan domalan, özellikle foie-gras'nın içinde ve bazı et ve kümes hayvanlarıyla av kuşları yemeklerinin hazırlanmasında olmak üzere, geleneksel Fransız mutfağının vazgeçilmez bir malzemesi kabul edilir.

Domates: Amerika kökenli olan bu bitkinin meyveler arasında sınıflandırılması gerekirdi. İspanyollar onu "Peru elması" ya da "aşk elması" adıyla Avrupa'ya götürmüşlerdir. Şehvet uyandıran kıpkırmızı ve sulu eti, skandallara neden olmuştur; onun uyarıcı gücüne öylesine güvenilirmiş ki, tek bir domates için bir servet ödenirmiş. Erdemli kadınlar onu yemeyi redderlerken, ötekiler hiç de öyle yapmayarak, ufak tefek günahları için suçu o dayanılmaz domatese yüklerlermiş. 



Enginar: Aynı anda pek çok aşk ilişkisi birden yaşayan kimse için, yapraklarını sağa sola dağıtıyor diye "enginar yürekli" derler. Bu sebze, elle ve ağır ağır yenir enginarın yapraklarını birer birer soyarak, zeytinyağı, limon, tuz ve karabiberden oluşan bir sosun içine daldırıp - sevgiyle paylaşma işleminde törensel bir şey vardır.

Ispanak: İran kökenli olup vitamin ve mineraller açısından zengindir; bedeni ve sevişme isteğini güçlendirir.

Havuç: Halk ağızında "dul kadının tesellisi" diye anılan bu kök Avrupa'da XVII. yüzyılda yetiştirilmeye başlanmış ve ilk İngiliz sömürgeleri tarafından Amerika'ya götürülmüştür. A vitamini içeriği ve biçimi medeniyle havuca, şehvet düşkünlüğünü azdırma gücü yakıştırılır.

Hıyar: Anlaşılan tek erotik yanı biçimi. Erdemleri üzerinde tartışıladururken, bazı yörelerde özendirici olarak kabul edilir, bazılarında ise anti-afrodizyak olarak görülür.

Kereviz: Marquise de Pompadour, aşk tutkusunun ateşi sönüp hüzünlü küllere dönüştüğünde XV. Louis'yi coşturmak üzere bir kereviz çorbası yaratmış, ama aslında kerevizin afrodizyak olarak ün salmış olması, Yunanlılar ve Romalılar zamanına dayanır.

Kuru fasulye: Germenler ve Romalılar'a göre bir uyarıcıydı ve çiçeği cinsel zevki simgeliyordu. Fasulye çorbası erotik diye öyle bir nam salmıştı ki, XVII. yüzyılda San Jeronimo manastırında, yersiz heyecanları engellemek için yasaklanmıştı, ama rahibeler bu alışkanlığı bıraktıklarından beri fasulye de bu ününü kaybetmiş bulunuyor.

Kuşkonmaz: Renkleri solgun, uçları da pembeyle mor arası olan kalın saplıları, en afrodizyak olanlarıdır. Kansızlık çeken penislere benzerler. Yeşil renkli kuşkonmaz daha çok sevilir, ama görünümü daha az erotiktir. Itırlı Bahçe'de gücü tükenmiş aşığını hevesini canlandıracak çeşitli tarifler yer alır: Kuşkonmazları haşlayan, sonra da içine yumurta sarısı ve toz halinde baharatlar katıp yağda çevirerek, bu yemeği her gün yiyen kişi, arzularının ve iktidarının hatırı sayılır biçimde güçlendiğini görecektir. Bu sebzenin en iyi yanı, basitliğidir: Tencereden dosdoğru sevgilinin ağzına girer. Kuşkonmazlar diri olmalıdır -hiç kimse pörsümüş sebzeden hoşlanmaz-, bunun için de onları bağlayarak, uçları yukarı gelecek biçimde gerekir, böylelikle daha sert olan dipleri iyice pişerken, uçları gevrek kalır. Üzerine eritilmiş tereyağı gezdirilip tuz serpilerek, elbette ki elle yenir. Bu mecazı kim anlamaz ki?

Mısır: Amerikan yerlileri arasında kutsal sayılan bu bitki, bereket ve bolluğu simgeler. Yerli halklar ne kadar yoksullaşmışlarsa, mutfakla mısırla ilgili yaratıcılıkları da o kadar olağanüstü olmuştur.

Nohut: Itırlı Bahçe'de, genç Ebu el Heyca, nohut, et, soğan ve deve sütüyle yapılmış besleyici bir yemek yiyerek ve bunun sayesinde kapıldığı coşkuyla bir tek gecede seksen bakirenin kızlığını bozmak gibi inanılmaz bir işi başarır.

Patlıcan: Hindistan'dan geldiği ve Avrupa'ya Arapların İspanya'yı istilasıyla birlikte ulaştığı sanılıyor. Özellikle de sarımsak, soğan, yeşil biber ve çeşitli baharatlar gibi daha başka erotik malzemeyle birlikte hazırlandığında heyecanlandırıcı olarak kabul ediliyor. Türkiye'de, kökeni, cariyesi kendisine bu yemeği sunduğunda duyduğu zevkten düşüp bayılan bir imama dayanan, İmambayıldı adında klasik bir patlıcan yemeğe tarifi vardır. Herhalde imam efendi, kazandığı yepyeni güçle bu baygınlığından kurtulup kendine gelmiştir. Oysa Bali'de erkekler, arzuyu öldürdüğüne inandıklarından patlıcanı ağızlarına koymazlarmış; bu da erotizmin, anatomik olmaktan çok, bir hayal ve inanç sorunu olduğunu yeteri kadar kanıtlıyor.

Pırasa: Eskiden Roma'da ve Yunanistan'da, büyük bir olasılıkla penise benzer biçimi nedeniyle, afrodizyak olarak değerlendirilmiş. İmparator Neron, sesini güzelleştirsin diye her gün pırasa çorbası içermiş, ama onun üzerinde en küçük bir etki yaptığını gösterecek hiçbir kanıt bulunmuyor.

Pirinç: Bereket simgesidir. Kilise çıkışında yeni evlilere en masum duygular içerisinde pirinç atıldığında, bir hareketin boşalmayı ve spermi temsil ettiğini pek az kişi bilir.

Sarımsak: Mutfakta eksik olmaz. Kutsal, erotik, tıbbi ve organizmayı düzeltici bir bitki olduğu sanılmaktadır, bu yüzden de Yunanistan'daki Olimpiyatlar'da atletlere verilmiş. Sarımsağa, -kanser vakaları da dahil olmak üzere-o kadar çok iyileştirici özellikler yakıştırılmaktadır ki, tadına katlanamayanlar için kapsüller halinde satılır.
Anımsanamayacak kadar eski zamanlardan beri afrodizyak olarak kullanılagelmiştir; bunun tek koşulu da, tıpkı soğanda olduğu gibi, her iki sevgili tarafından da yenmesidir, çünkü kokusu insanın tenine bile siner.

Soğan: En erotik olanından en edeplisine kadar tüm mutfakların temel malzemesidir. Asya kökenlidir. Daha Avrupalılar onun varlığından haberdar olmadan önce, Babil halkı, Mısırlılar, Romalılar, Yunanlılar ve Araplar onu afrodizyak olarak kabul ederlerdi. Itırlı Bahçe’deki (XVI. yüzyıl) Şeyh Nefzavi, Ebu el Haluk'un organının, soğan yediği için hiç kesintisiz otuz gün boyunca dikili kaldığını ileri sürer.

Şalgam: Soğan ve sarımsağın yanı sıra yoksular için bir afrodizyak olduğu söylenebilir. Bu gösterişsiz sebze, harika bir besin maddesidir.

Tere: Zararsız görünümlü, tadı da biraz acısını olan bu küçük yapraklara Romalılar, sözde uyarıcı nitelikleri nedeniyle "utanmaz" derlermiş. Atık suların yakınında yetiştiğinden, salataya katılmadan önce iyice yıkanması tavsiye edilir.

Yabani mantar: Görümü, rengi ve kokusu, gelişmemiş bir penisin kafasını getirir akla. Hazırlanması ne kadar basitse, lezzeti o kadar yoğun olur. Sarımsak, karabiber, tuz ve birkaç kaşık şarapla birlikte birazcık zeytinyağında çevirmek, sonra da önceden pek de düşünülmemiş bir aşk seansına başlangıç olarak, kızarmış ekmekle birlikte ikram etmek yeterlidir. Firavunlara layık bir yemek yaratmak için zaman her zaman yetmeyebilir.

Yeşil biber ve acı kırmızı biber: Tüm dünyada afrodizyak olarak kabul edilir, özellikle de kapsaiser alkaloidi açısından zengin olan kırmızı renkli ve acı olanı, tadı da adı da yöresine göre farklılık gösterir; insanın ağızını alevler içinde kavuran, düş gücünü harekete geçiren ve sevişme iştahını kabartan tüm o egzotik yemeklerin en müthiş bileşimidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dikkat: Rahatsızlık durumunda mutlaka doktora danışınız. Sitedeki yayınlar yalnızca bilgilendirme amacı taşır. Doktor muayenesi veya tedavisi yerine kullanılamaz.